24 Ocak 2010 Pazar

İpin ucu kaçtımı...


İnternet'te ilk mail hesabımı AOL (America OnLine) dan açtırmıştım (sene 1992). AOL Control Video Corporation (CVC) ünvanı ile ilk online oyunları sunan William von Meister tarafından 1983 de kurulmuş. İşin ilginç yanlarından biri de von Meisterin büyük, büyük babası Dünya'nın önde gelen kimya kuruluşlarından HOECHST'ün kurucusuymuş. 1985 yılında CVC gene ünvan değişikliğine gidiyor ve Quantum Computer Services oluyor. Bu dönemde C 64'ler için online servis veriyor. 1989 da America Online (AOL) ünvanına geçiliyor. Benim de Almanya da AOL ile tanıştığım 1992 yılında AOL borsaya giriyor. 2000 yılına geldiğimizde AOL'in borsa değeri 150.000.000.000 USD (150 milyar Amerikan doları). İnternet'in altın yılları olan 2001 de AOL Dünya Medya devi Time Warner ile bütünleşiyor. 2003 AOL Time Warner AOL harflerini Holding isminden siliyor. Aynı senede America Online'ın internet işi çöküyor. Başlıca sebebi kuruluşun hızlı gelişen internet trendlerini yeterince ciddiye almaması sonucunda teknolojiyi bir adım geriden takip etmesi olarak görülüyor. 2006 da Google 1 Milyar Dolara AOL'ye %5'le ortak oluyor. 2009 da Time Warner Google'dan AOL hisselerini geri alıyor ve online hizmetlerini başka bir kurumsal yapı altında borsa'ya taşıyor. 2010 AOL Avrupa'dan birçok ülkeden çekiliyor ve ofislerini kapatıyor. AOL'in borsa değeri 1 Milyar doların biraz üstünde. İpin ucunu kaçırdınmı, ne yapsan nafile !

7 Ocak 2010 Perşembe

Almanya ve İsviçre'den sonra...

...Türkiye'de de iş ve yaşam tecrübelerimi paylaştığım herkese açık sohbet programlarıyla start alıyorum. Çok yakında yer ve tarihlerini duyuracağız.

24 Aralık 2009 Perşembe

Türkiye'de her alanda iyi şeyler olabilir ama...

...rüşvet, çevreye duyarsızlık ya da "kötü alışkanlıklarımız" hiç düzelmeyecek. Bunu daha iyi anlamak için aşağıda ki metni okuyun :

“Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?” sorusuna Guiliani’nin cevabı şöyle: “Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede oradan geçen herkes bir taş atıp binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.”

Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

“Kırık Cam Teorisi” ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969‘da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmiş. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi ‘sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dâhil oldu. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti. “Demek ki” diyordu Zimbardo, “İlk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.”

5 Aralık 2009 Cumartesi

2009 nasıl geçti, 2010 beklentileriniz nelerdir ?

Bu soruya cevabım şöyle oldu : Bugünlerde yayına geçecek olan, dünyanın önde gelen kuruluş ve markaları ile tüketiciyi aynı platformda bir araya getiren rezervasyon ağı www.rezervasyon.com.tr ve aynı alanda Almanya piyasasına hitap eden fuxxo.net projelerimiz için 2009 geleceği ön görebildiğimiz bir yatırım yılıydı.Markalarımız ve Türkiye için beklentilerimizi yıllara bağlamadan değerlendirmek gerekirse, piyasa biziz. Krizi oluşturan, yaşayan, katlanan ve aşacak olan da biziz. Aynı projeyi 2 farklı dünyada gerçekleştirdiğimiz için neden bahsettiğimizi çok iyi biliyor ve analiz edebiliyoruz.İnsanlarımızın iş ahlakı, ciddiyeti, almadıklarının aldıklarından daha çok olan sorumlulukları, cevap vermedikleri e-mailleri ve benzer bir çok yaklaşım piyasaları oluşturan, yönlendiren, en azından etkileyen faktörlerdir. İş dünyamızda kendimize çeki düzen verirsek, yaşanacak krizleri en az şekilde hissederek, daha çabuk atlatacağımıza inanıyoruz. Türkiye, ekonomik alanda dokunulmamış bir çok potansiyele sahip ve bu nedenle plansız şekilde yükselen ve de yükselmesi önlenemeyecek olan bir ülke. Bir de düşünün ki, bunu planlı bir şekilde yapsak… O zaman “Kriz mi ? Hangi kriz?” diyeceğimiz kesindir. Mehter takımı, gidişatımız için örnek olamaz.

11 Kasım 2009 Çarşamba

Uğurlu ofis

Dükkan ofislerde çalışmayı hep sevmişimdir. Ofis ararken gene öyle bir yere denk geldim. Hemen karar vermiştim ki son adımı atmakta zorlandım. Niye olduğunu bilmiyorum ama zorlandım. Derken şu anda ofisin içindeki dostum Burak Bey buranın kendine ve ondan öncekilere çok uğurlu geldiğini söyledi. Hepsi başarıdan dolayı büyümek amaçlı oradan çıkmışlar. Bende zaten çok pozitif enerjilerle yüklü olduğum şu günlerde böyle bir tüyo bekliyordum. Evet, şimdi "uğurlu" bir ofisim var. Bakalım bana neler getirecek ?

17 Ekim 2009 Cumartesi

Çevremiz genişdir hadi gelin iş yapalım !

Beni tanıyanlar bilir bu 2 kelimeye hep takılırım. "çevrem geniştir". Türkiye de herkesin çevresi geniştir. Bu da çevre kirliliğine sebebiyet verir. Geçen hafta gene böyle çevresi geniş bir ekiple karşılaştım. Elimdeki mevcut bir elektronik malzeme üreten ve satan Alman kuruluşunun temsilciliğine talip oldular. "merhaba, nasılsınız, bizim elektronik Dünyasında çevremiz çok geniştir..." ile başladık. "Şimdi biz sipariş verdiğimizde ne kadar vade tanırlar?" "Biz sipariş verdiğimizde bunu genel distribütör sıfatıyla yapmak isteriz ve bunu şart koşarız".
Güzel bir giriş değilmi ? Kendisi pek bir şey yapamayan, çevresine güvenen, finans gücü olmayan ve hemen vade sürecini soran, daha hiç bir şey vaad eden bir cümle söylememişken tek temsilci olursa sipariş verebileceğini söyleyen güçlü bir ekip. Anlayacağınız tam bir Avrupalı kuruluşu tamamlayacak tarzda bir girişimci. Bu görüşme genede nezaketimden olacak 1 saat sürdü.

Kardeşimin içindeki İsviçreli

İsviçre de yaşayan kardeşim İsviçreli eşi ve oğlu ile bir haftalığına İstanbul'a geldi. Haftanın her saniyesi planlanmıştı. Kimi ne zaman, nerede, kaç dakika görecek. Oraya hangi vasıta ile, kimlerle, saat kaçta yola çıkılarak gidilecek, kim kimin yanında oturacak... gibi detaylar önceden planlanmıştı. Bizim sadece o plana uymamız gerekiyordu. Bu plana uyduğumuz zaman hayat kolaylaşıyordu ama ne yazık ki sadece onunki. Demek içindeki İsviçreliyi önceden içinde barındırıyormuş. Hayatının akışını öncelerden bu kadar dakik planladığını hatırlamıyorum. İsviçre onu ve o İsviçreyi ikisi de birbirlerini bulmuşlar. İsviçre de insanlar dışarıdan bakıldığında pek farklılıklar göstermezler, hayat akıp gider. Kardeşimde onlardan biri olmuş. Önceden tanıyor olmasam, yanımdan geçip gider.

20 Eylül 2009 Pazar

yedimseni.com

yiyebilirimseni.com, yiyebilirdimseni.com, yiyebilseydimseni.com, yiyebildimmiseni.com... Türkiye'de hemen herkes web projelerine soyunmuş durumda. Alan adı bulamadılarmı tek harfin yeri değişiyor ve al sana yeni bir proje daha. Hemen hepsi aynı şeyi sunuyor. Sadece o tek harfi veya heceyi nereye koyacağınızı bilirseniz bu siteleri direkt bulabilirsiniz. Markalaşma şansı "sıfır". Bir çok başarılı projelere elverişli alan adları da "müteşebbis olabilseydim keşke" sınıfına giren insanların portföyünde bekleyip duruyor. Bir zamanlar almışlar alan adlarını ama vizyonları orada tükenmiş. Bu çeşitli imkansızlıklardan kaynaklanıyor olabilir ama her şey için bir çözüm var. Teknik /yazılım, finansman, pazarlama da sorunlar bu konularda uzmanlaşmış şahısların çözüm ortağı olarak projeye davet edilmesi yoluyla aşılabilir. Güvenmelisiniz. Bu zamanlarda her bir problemi kendiniz çözmeye kalkarsanız... Geçmiş olsun !

Gene aynı konu

Projem gereği birçok kişiyle irtibata geçiyorum, geçmeye çalışıyorum. Aşmanız gereken ilk problem santral. Daha ne istediğinizi söyleyemeden sizi tahminen uygun bir yere bağlarlar. Ondan sonra ordan oraya bağlanarak bir yerlere varırsınız ama netice almaktan çok uzaktasınızdır. Şu sıralarda geri dönüş alamadığım insanları aradığımda bunlara santral üzerinden ulaşamam çünkü artık benim için yokturlar. Ulaşırsam da işlerinin ne kadar yoğun olduğunu öğrenmiş olurum.

5 Eylül 2009 Cumartesi

TÜRK ŞİRKETLERİNİN YURTDIŞI AÇILIMLARININ...

"TÜRK ŞİRKETLERİNİN YURTDIŞI AÇILIMLARININ ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ ENGELLERİN BAŞINDA BU VİZYONA SAHİP İNSAN KAYNAĞININ OLMAMASI GELİYOR"

Bu başlığı Business Week (No.22 Türkiye) okuyunca "nihayet bunu birisi söyledi" hissine kapıldım.
Öyledir, insanlar şiirler ve manilere bayılırlar ve duygulanırlar. Aslında bunların içerikleri o şahısların içindeki duyguların kağıda dökülmüş halidir. Ben de dahil böyle bir sanatımız olmadığından başkaları yazınca bayılırız. Neden ? Çünkü tam bizim düşündüklerimiz ve hissettiklerimizdir bunlar.